24 Haziran 2016 Cuma

Sıcak

Gölge kuklasıydı. İnce iplerle ateşin etrafında ruhunu perdeye vura vura hayata tutunan. Ateşin gitgide incelttiği iplerle. Sıcak dedi çok sıcak. Kimse duymadı. Gölgesi kara soğuktu, kimse anlamadı nasıl yandığını. Ateşin dudakları değdikçe inceldi ipleri. O başkasının elinde ateşe amade. Sıcak dedi, billahi çok sıcak. O yandıkça hırçınlaştı oynatıcının parmakları. sıcak dedi. Vallahi. İpler eridi. Ateşe düştü başı. Alevler içinde. Kimse görmedi. Küle döndüğünde bela okudu sahibi. Cenazesi bile kalkmadı. Bir çöp poşetine sıkıştırdılar cesedini. Yerine kalın kağıtlısı geldi. Ateş aynı, perde aynı ama gölge başka gölge şimdi.

14 Haziran 2016 Salı

2216

Sevgili 2216 yılı sakini, bu satırlar tam 200 yıl önce yazıldı. Benim kim olduğumun pek önemi yok zira yüzyılı aşkın süredir ölüyüm, bizim zamanımızda ortalama insan yaşı 70-80 ama sizde kaç olacak Bimiyorum.

 Oksijensiz yaşamayı becerebiliyor musunuz mesela?

Biz oksijensiz yaşayamıyoruz, yani hem hayatta kalmamızı sağlıyor hem de eskimemize neden oluyor, eskiyip ölmemize.

Oksijen paradoksu işte. Ying yang meselesi.

Mesela uzay insanoğlunun hapishane duvarı bence, dünyayı terk edemeyelim diye etrafımıza uzay boşluğu örülmüş.

Oksijen tüpü olmadan çıkamıyoruz dünyanın dışına. Uydular ve sahip olduğumuz ileri teknoloji sayesinde ( gülme lan bize göre ileri işte) çok ışık yılı uzakları gözlemleyebiliyoruz ama bu bahsettiğim "çok" aslında hiçte çok olmayabilir, belkide bir kandırmacadan ibarettir.

Sanki birileri bir görev için konumlandırmış bizi dünyada, bir bayrak yarışının içerisindeyiz(bak burası önemli).
Doğuyoruz, öğreniyoruz, ürüyoruz, öğretiyoruz, ölüyoruz. İnsanlar ölüyor, insanlık gelişiyor. Yani senin şimdi taşak geçtiğin biz ilkeller olmasak sen o süpersonik güçlere sahip olamazdın. Bak mesela o süpersonik şeyleri hiç göremeyeceğimi bildiğim halde hala oturmuş seninle iletişim kurmaya çalışıyorum. Genimizde "aktarmak" var. Üreme olayını durdurmuşsunuzdur kesin, nasıl olsa uzun yaşamayı çözdünüz ve bütün problemlerin temel sebebinin dünyanın aşırı kalabalık olması olduğunun farkındasınız.

Az ama öz dünyalılar.

 Biz çok kalabalıktık olum. Çoook. Hep savaşmak zorundaydık birbirimizle, iş için, aşk için, hayatta kalmak için. Para adını verdiğimiz bir araç var, yaşam süreni ve kalitesini belirleyebiliyor. Dolayısı ile herkes birbirinin parasını kendisine geçirmeye çalışıyor. Para = güç. Ama diğer taraftan gelişmemizi de para sağlıyor. Birbirimizdeki parayı alabilmek için birbirimizin işine yarayabilecek şeyler yapmak zorunda kalıyoruz.

 Başkası daha iyisini yapınca biz de daha iyisini yapmak zorunda kalıyoruz. Para el değiştiriyor, insanlık gelişiyor. Ama para kazanmanın tek yolu iyi şeyler yapmak değil, bazı insanlar paraya sahip olmak için kötü şeyler yapıyor. Mesela ilaç satıp para kazanabilmek için virüs üretip hastalık yayıyor. Yani para bizi hem geliştiriyor hem kötüleştiriyor.

Para paradoksu.

Bu internet dediğimiz şey de para gibi hem bilgiye ulaşmamızı kolaylaştırdı hem de gereksiz bilgilerle aptallaştırdı. Teknoloji de paradokslara sahip bir mevzu anlayacağın. Herşey gibi... Dünyada herşey negatifiyle varolabiliyor. Her artı bir eksi yaratıyor, her eksi bir artı. Neyse uykum geldi, ortalama 7-8 saat uyuyoruz günde ve bir gün = 24 saat. Keşke bizden 200 yıl önce yaşamış olan birileri de iki satır yazmış olsaydı. Siz çok şanslısınız, eğer birbirimizi yok etmeyi başaramamışsak sen oradasın ve okuyacak çok şeyin var. Not: Her okuduğunuza inanmayın, binlerce dansöz var(S.O).